by admin

Hakkımızda

Biz 10 yılı aşkındır balık avı tecrübesi bulunan ekip ile ortaklık içindeyiz. Tecrübeli ekip arkadaşlarımız bu sektörde hizmet göstermektedir.

Av bir tutkudur

Türkiye’de Yaban Hayatı

Araştırmalar ve gözlemler, dünyada ve ülkemizde her gün ağırlaşan ekolojik koşullara karşı daha kırılgan hale gelen yaban hayvanı popülasyonlarının aşırı avlanma ve ticaret nedeniyle hızla azaldığını göstermektedir. Doğal yaşam ortamlarının yol ve enerji ağları, taş ve maden ocakları, enerji santralleri, ormancılık, yangınlar, tarımsal ve rekreasyonel faliyetlersebebiyle parçalanması/bozulmasının yanısıratrafik kazaları, elektrik çarpması, vahşi köpek saldırıları, zehirlenme gibi olaylar da yaban hayvanları için hayatı daha da elverişsiz hale getirmektedir. İnsan ile yaban hayatı arasındaki yanlış ilişki artık yalnız hayvanları değil zoonozların (yaban hayatı kaynaklı hastalıklar) artmasıyla biz insanları da olumsuz etkilemektedir. Bütün bu tehdiler arasında, Türkiye’de biyoçeşitliğin üzerindeki baskılardan biri olan av baskısı artık geri dönüşü olmayan bir noktaya gelmiştir. 

  • Yaban hayvanı popülasyonları ile ilgili verilerin yetersiz olduğu,
  • Avcılık belge sayısının ve ruhsatsız ateşli silah kullanımının yaygınlaştığı; yasa dışı ve kayıt dışı avcılık ile  av köpeği kullanımının arttığı;
  • Yasa dışı yollarla, kazalarla ve yangınlarla hangi türden, cinsiyet ve yaştan ne kadar canlı bireyin öldürüldüğüne dair sağlıklı verilerin bulunmadığı,
  • Başta sulak alanlar olmak üzere, doğal yaşam ortamlarının ve canlı popülasyonlarının hızla kayba uğradığı,
  • Popülasyonlar düşerken, avcılık kotalarının günümüzde yükseldiği,
  • Yasa dışı avcılığın önlenmesi için her bölgede yeterli kolluk kuvvetinin ve yeterli sayıda fahri av müfettişinin olmadığı, olanların ise bu görevi yeteri kadar yerine getiremediği,
  • Avlanma ile ilgili kararların 4 doğa koruma STK’sı, 2 bilim insanı ile temsil edilen çoğunluğun avcılardan oluşan 25 kişilik MAK’da alındığı,
  • Av ve Yaban Hayvanlarının ve Yaşam Alanlarının Korunması, Zararlılarıyla Mücadele Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğinde “insan canı ve malına zarar veren” yaban hayvanlarının her türlü ateşli silah ve men edilen avlanma yöntemleriyle öldürülmesine izin verildiği,
  • Toplumda doğa koruma bilincinin ve yaban hayvanlarının hakkını koruyacak gücün yeterli seviyede olmadığı,
  • Avcılığın bir ihtiyaç olmaktan çok hayvan öldürmeye dayanan bir hobi olduğu

günümüz koşullarında artık yaban hayatının sürdürülebilir geleceğinden söz edilmesi mümkün değildir.

Türkiye’de Avcılık

Türkiye’de kara avcılığı, 4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu hükümlerine göre Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilmektedir. Bununla birlikte, yaban hayvanlarının doğal yaşam ortamları ile birlikte korunması, geliştirilmesi, avlanmanın kontrol altına alınması, avcılığın düzenlenmesi, ilgili paydaşlarla koordinasyon sağlanmasını; hayvanların rahat yaşamlarını,iyi muamele görmelerini  ve en iyi şekilde korunmalarını sağlamak amaçlarını taşıyan dört kanunla birlikte çok sayıda uluslararası sözleşme, yönetmelik, talimattan  oluşan bir yasal araç seti yürürlüktedir. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2019 Faaliyet Raporuna göre ülkemizde 1.132’si Devlet Avlağı, 1.031’i Genel Avlak, 43’ü Örnek Avlak, 2’si Özel Avlak olmak üzere toplam 2.208 avlak, 13 Yaban Hayvanı Üretme İstasyonu, 82 Yaban Hayatı Geliştirme Sahası bulunmaktadır. 10 memeli, 103 kuş olmak üzere toplam 113 tür av hayvanı olarak belirlenmiştir.

Ülkemizde halen Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Avbis sistemine kayıtlı 300 bin’e yakın avcı bulunmaktadır. Kesin veriler olmamakla birlikte, ülkemizde kaçak avlanan insan sayısının bunun 3-5 katına ulaştığı edilmektedir. Bununla birlikte, doğal yaşam alanlarının giderek daralması ve bozulması hemen her türden yaban hayvanı popülasyonunun hızla azalmasına sebep olmuş, son zamanlarda artan yaban hayvanı kökenli hastalıklarla birlikte avcılık dünyada ve ülkemizde yeniden tartışılır hale gelmiştir. Çok eski zamanlarda beslenme amacıyla yapılan avcılık, günümüzde büyük bir ekonomik güç haline gelen silah sanayii tarafından desteklenen ve özendirilen; içerisinde doğada zaman geçirme, eğlence, spor gibi etkinliklerin yer aldığı hobiye dönüşmüştür. Geçmişte okla ve ağızdan dolma tek atışlı silahlarla yapılan avcılık bugün öldürücü etkisi yüksek, uzak mesafelerden çok sayıda atış yapabilen silahlarla, teknolojik araç ve tuzaklarla gerçekleştirilebilmektedir.Eskiden yaya olarak büyük zorluklarla erişilebilen av alanlarına günümüzde yapılan yollar ve arazili araçlar sayesinde kolayca erişilebilmektedir. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün “ülkemizde av turizmine konu türler” hakkındaki aşağıdaki verileri de Türkiye’de avcılığın sorgulanmasına yönelik görüşleri destekler niteliktedir.  

Av Turizmine
Konu Türler
Ülkemizdeki Tahmini Popülasyon BüyüklüklüğüOlması Gereken PopülasyonPopülasyon
 Eksikliği
Yaban Keçisi35.000280.000%87,5
Karaca15.000600.000%97,5
Kızıl Geyik7.000125.000%94,4
Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi5.000120.000%96,0
Ceylan2.00030.000%93,0
Yaban Koyunu1.38030.000%95,0
Alageyik500100.000%99,5

Yaban hayatına da yaşam hakkı tanıyan yeni bir anlayışa acil ihtiyaç var

Sağlıklı bir yaban hayatının ekolojik değerleri ve toplumsal faydaları, kara avcılığı ile elde edilecek ekonomik getirilerle kıyaslanamaz. WWF tarafından yayımlanan 2020 Yaşayan Gezegen Raporu, omurgalı tür popülasyonlarının son 50 yılda ortalama %68 azaldığını ve bütün çabalara rağmen biyoçeşitlilik kaybının durdurulamadığını ortaya koymaktadır. Türkiye’de av turizmine konu olan türler arasında bulunan Karaca, Geyik, Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi, Ceylan, Yaban Koyununda popülasyon kaybı %90’ın üzerindedir; Alageyik için bu oran %99’a varmıştır. Bu durum bize ülkemizde de yaban hayatı için alarm zillerinin çaldığını göstermektedir. Yaban hayatı kökenli hastalıkların yaygınlaşarak pandemilere dönüştüğü ve avcılığın  bir ihtiyaç olmaktan çıkıp biyoçeşitlilik kaybının en önemli nedenlerinden biri haline geldiği günümüzde bütün dünya, geçmişteki hataları ve salgın sonrası süreci yeniden tartışmaya başlamıştır. Ülkemizde de artık bazı uygulamaları gözden geçirmenin zamanı gelmiştir. Gidişatı  tersine çevirmek için önümüzdeki on yıl son şansımızdır ve  2020 yılı, sürdürülebilir geleceğimiz için tarihi bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Bu kritik dönüm noktasında, Doğa ve İnsan İçin Yeni Bir Başlangıç yapma adına her türlü karasal avcılık faaliyetine ve doğal yaşam ortamları (habitatlar) üzerindeki tahribata artık son verilmelidir.

Sepet0
Hiç ürün yok!!
Alışverişe devam et
0